LikyaŞehirler

PATARA

Fethiye ile Kalkan arasında, Xanthos Vadisi’nin güneybatı ucunda sakin ve tarih kokan bir köyde yükselen Patara Antik Kenti, adeta bir zaman makinesi gibidir. 1988 yılından bu yana devam eden kazılar, bu antik şehrin sadece tarihi bir zenginlik olmanın ötesinde, doğanın eşsiz güzellikleriyle de örülü olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Hitit metinlerine göre MÖ 13. yüzyılda adı “Patar” olarak geçen Patara, Tepecik Akropolü’nde bulunan antik kalıntılar ve Demir Çağı’na ait taş baltalarla geçmişe ışık tutar. Xanthos Vadisi’nde denize açılabilecek tek yer olması, tarihi boyunca Patara’nın süregelen bir öneme sahip olmasını sağlamıştır. Likya dilindeki adı Patara olan bu antik kent, MÖ 3. yüzyılda Ptolemaios egemenliğine girmesiyle Likya’nın önder kenti haline gelir.

MÖ 2. yüzyılın başında Likya’nın Seleukos Krallığı tarafından kontrol edilmeye başlaması, Patara’nın Likya’nın başkenti olarak kabul görmesine neden olur. Bu dönemde inşa edilen Meclis Binası ve Tiyatro gibi anıtsal yapılar, tarihsel süreçle paralellik gösterir. Roma egemenliğine geçtikten sonra da Patara’nın önemi hiç azalmaz; Roma Valiliklerinin adli işlerini yürüttüğü bir merkez olmanın yanı sıra, Roma’nın doğu eyaletleriyle bağlantısını sağlayan stratejik bir deniz üssü olarak da varlığını sürdürür.

Patara, sadece tarihiyle değil, aynı zamanda doğanın armağanı muazzam bir sahil alanına ev sahipliği yapar. 18 kilometrelik kumsalı, Akdeniz kaplumbağaları Caretta-Carettalar’ın nadir yumurta bıraktığı ender bölgelerden biridir. Bu doğal güzellik, Patara’yı sadece tarih meraklıları için değil, aynı zamanda doğayla iç içe olmak isteyenler için de çekici kılar.

Saint Nicholaos’un doğum yeri olarak bilinen Patara, Hristiyanlık döneminden günümüze kadar önemini sürdürmüştür. MS 325’teki İznik Konsülü’nde Lykia’nın tek imza yetkilisi Piskopos Eudemos’un Patara Piskoposu olması, şehrin bu devirdeki prestijini gösterir. Türklerin gelmesiyle de Patara, Ortaçağ boyunca önemli bir merkez olarak ayakta kalmış ve günümüze ulaşmıştır.

Günümüzdeki kalıntıları, Roma Zafer Takı, tiyatro, Vespasian Hamamı, Korinth Tapınağı, liman ve tahıl ambarı gibi etkileyici yapıları içerir. Patara’ya yapılan giriş, gösterişli ve sağlam duran Roma Zafer Takı’ndan yapılır. Tiyatro, Kurşunlu Tepe’ye yaslanmıştır ve buradan şehrin genel manzarası muhteşemdir.

Patara Antik Kenti, sadece tarihi ve arkeolojik zenginlikleriyle değil, aynı zamanda doğanın cömertliğiyle süslenmiş bir keşif noktasıdır. Bu eşsiz köşe, tarih ve doğa severleri unutulmaz bir yolculuğa davet ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir