Likya
Anadolu’nun destansı halkı
Likya bölgesi, Antalya Körfezi’nin batı sahilinden Dalaman Çayı’na kadar uzanan ve günümüzde Teke Yarımadası olarak bilinen dağlık bir alanı içerir. Bölgenin güneyinde Akdeniz kıyısında birçok koya sahipken, kuzeyi ise Akdeniz’e dik inen, 3000 metreyi aşan yüksekliklere sahip dağlarla çevrilidir, özellikle de Akdağ ve Beydağları gibi…
“Işık Ülkesi” anlamına gelen Likya bölgesi, tarihi boyunca önemli birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve içinde birçok antik kent barındırmıştır. Bu nedenle, arkeolojik açıdan da oldukça zengin bir bölgedir. Likya bölgesi, günümüzde de turistlerin ilgisini çeken önemli bir destinasyondur ve birçok turistik aktiviteye ev sahipliği yapmaktadır.
Likya halkı ve kökeni
M.Ö. 2. bin yılda, Hitit, Mısır ve Mezopotamya kaynaklarında Lukka veya Lukki olarak adlandırılan, Homeros’un İlyada’sında Lykialılar olarak geçen halk, Herodotos’a göre kendilerini Termilai olarak adlandırırlardı. Bu adlandırma, yerel Lykçe yazıtlarla da doğrulanmıştır. Lykialılar, Luvice ile benzer bir dil konuşuyor ve İlyada Destanı’nda Troia’nın müttefikleri olarak anlatılıyorlardı.
Likya, antik kaynaklarda Bellerophon ve Khimaira gibi mitlerin yurdu olarak anlatılmıştır. Ancak M.Ö. 2. bin yıla ait net ve dolaylı arkeolojik kanıtlar bulunmamaktadır. Likya’nın tarihi, Pers egemenliğine girdiği M.Ö. 546 ile 540 yılları arasında daha net bir şekilde belirlenmeye başlar. Tlos Girmeler Mağarası’ndan elde edilen verilerle, Likya’da M.Ö. 4. bin yıla kadar uzanan Prehistorik Dönem yaşamı hakkında bazı bilgilere ulaşılmıştır. Tlos ve Arsada kentlerinin kuzeydoğusundaki Karankılıin’de (Karanlıkin) bulunan kaya resimlerindeki motifler, Roma Dönemi’nde dahi iskan edildiğini göstermektedir. Ayrıca, kuzey Likya’daki Elmalı Ovası’nda yapılan araştırmalar, bölgedeki yerleşimlerin Geç Neolitik ve Kalkolitik Çağlara kadar uzandığını göstermektedir.
M.Ö. 2. bin yıla ait net bir yerleşim izi bulunmamakla birlikte, Ksanthos, Tlos ve Kyaneai’de erken dönem baltaları ile Patara’da Bronz Çağı’na ait seramik parçaları ele geçmiştir. Ayrıca, Likya kıyılarında bulunan M.Ö. 17 ve 14. yüzyıllara tarihlenen batıklar, Doğu Akdeniz boyunca düzenli deniz ticaretinin varlığını göstermektedir.
Arkaik Dönemde Likya Bölgesi’ndeki yerleşimler hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. Ancak Orta Likya’daki en önemli yerleşim, M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen Ksanthos’tur. Klasik Dönemle birlikte, Myra ile Ksanthos vadileri arasında Likya tipi pilyeli mezarların bulunduğu yerleşimler ortaya çıkmıştır. M.Ö. 547 yılında Pers egemenliği altına giren Likya, M.Ö. 333 yılında Büyük İskender’in ölümüne kadar Pers egemenliği altında kalmıştır.
M.S. 43 yılında Roma Senatosu, Likya Birliği’ni feshederek bölgeyi imparatorluk topraklarına katmış ve Likyalıları kölelikle cezalandırmıştır. Likya, M.S. 2. ve 3. yüzyıllarda büyük depremler ve M.S. 6. ile 8. yüzyıllar arasında veba salgını ile mücadele etmiştir. M.S. 8. yüzyılda Arap akınları ve korsan saldırıları sebebiyle terk edilen bölge, 13. yüzyılda Türk Beylikleri tarafından yeniden yerleşime açılmıştır.